25 Temmuz 2014 Cuma

Sabahattin Ali ''İçimizdeki Şeytan''




               ''İçimizdeki Şeytan'' adlı romanında Sabahattin Ali'nin dili,üslubu,betimlemeleri ve romanın omurgasını teşkil eden yoksulluk ve sahipsizlik kaynaklı kırık aşk hikayesi okurun beğeneceği türden . Ömer ile Macide'nin hüzünlü aşk hikayesini işleyen yazarın dönemin milliyetçi aydınları ile de polemiğe girmekten çekinmemesi  eserin edebi kıymetini azaltıyor. Nitekim  Atsız ''İçimizdeki Şeytanlar'' adlı makalesinde ''Kirye Sabahattinaki!.. Yahut fikirlerine ve irfanına göre Yoldaş Sabahattin Aliyef!.. Sen, kanı bozuk Oflu Rum dönmesi ve marksın fikri veledi!.. 
şeklinde sertçe bir cevap veriyor ve Profesör Hikmet'in tarihçi Mükrimin Halil , muharrir İsmet Şerif'in Peyami Safa ve  Tatar suratlı herifin ise ya profesör Zeki Velidi, yahut Abdülkadir İnan olduğunu söyleyerek Sabahattin Ali'yi yerden yere vuruyor .


               Romandaki Ömer karakteri Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'sındaki Raif Efendiyi hatırlatıyor daha doğrusu her iki kahraman da yazarın özelliklerini taşıyor. Müzik dersi muallimi Bedri ise aşkı için her türlü fedakarlığı göze alan ideal bir dost . Ömer'in arkadaşı Nihat'ın, Atsız'dan esinlenerek karakter özelliklerinin çizildiği söylenebilir, aynı şekilde baba parası yiyen şairin Necip Fazıl olduğuna dair iddialar da ileri sürülebilir. 

ALINTILAR 

Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizdeki şeytan yok... İçimizdeki aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var..."



Bir insanın bütün varlığı ile karmakarışık ruhu, esrarı çözülmemiş vücudu, arzuları, itiyatları, ihtirasları, hulasa her şeyi ile size teslim olması, size iltihak etmesi (katılması) ne muazzam bir şeydir! Bunu tamamıyla anladığınızı biliyorum. Bunun karşısında lakayt kalamayacağınızı da biliyorum. Hiçbir insan seven bir insanın karşısında alakasız olamaz. Dünyanın bu en harikulade hadisesi karşısında kimse hareket ihtiyarına (davranış özgürlüğüne) malik değildir. Buna hakkı yoktur. Nasıl muhtaç olduğumuz havayı istemem demeye, mekân içinde bir yer işgal etmekten vazgeçmeye kuvvetimiz yoksa bize verilen bir aşkı almamaya da iktidarımız yoktur." 



"İnsanların en zayıf yanları, sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlatmadan inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir. Dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden, inanmak için çırpınan kalabalıktır." 
 (s.252)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder