20 Temmuz 2014 Pazar

Yusuf Atılgan ‘’Aylak Adam’'


             
                 

                  ''Birden kaldırımda koşan kalabalıkta onun olabileceği aklıma geldi,içimdeki sıkıntı eridi’’ diye başlamış Yusuf Atılgan ‘’Aylak Adam’’ adlı romanına.Kalabalıkla arası iyi olmayan ve içindeki sıkıntı bir türlü erimeyen kahramanımız C, çağdaş bireyin trajedisiyle gez-erek arz-ı endam ediyor eser boyunca.Kalabalık karşısında yabancılaşmış ve yalnız kalmış ‘zengin değil ama paralı’ bir gencin bohem yaşantısını işlemiş Yusuf Atılgan ‘’Aylak Adam’ında .C, asla bulamayacağı gerçek sevginin peşinde asi,aykırı,uyumsuz biri olarak kara karınca olmayı reddeden bir genç aydın yalnızlığını bireyselleşme sorunu olarak yaşıyor.  
İÜ’de Edebiyat Fakültesinde okurken, A.H.Tanpınar üç yıl hocalığını yapmış Yusuf Atılgan’ın nitekim ‘’en büyük şansım Tanpınar’ın öğrencisi olmam’’ diye açıklıyor yazarlıktaki başarısını.
Bol bol Kafka ve Proust okurmuş yazarımız ayrıca Aylak ADAM’a sinmiş Freud ve Satre etkisinden de bahsedebiliriz.Kahramanımız C’nin mutsuz,huysuz ve sıkılgan olmasının sebebini çocukluğunda aramalıyız. C’nin küçüklüğündeki BABA ve Zehra Teyze figürleri Freud düşüncesinin yazardaki izlerine götürür bizi.C’nin roman boyunca kulak kaşıması malum olayda babasının kulağını yırtmasıyla alakalıdır.Aylak Adam’ın Satre’nin ‘’Bulantı’’sıyla ilişkilendirilmesi de eserin varoluşsal kaygıyla yazıldığı tezini destekler.   
                60’larda Yusuf Atılgan’a yapılan ile  70’lerde Oğuz Atay’a  yapılan arasında bir fark yoktur.O dönem Edebiyat çevrelerinin hakim unsuru ‘’toplumcu gerçekçiler’’ bu yazarların toplumsalı göz ardı ettiğini bireye odaklandığını düşünerek dışlamışlardır oysa Yusuf Atılgan TKP üyesidir.Bu uğurda hapis yatmış ve çok sevdiği öğretmenlik mesleğinden olmuştur.Köye yerleştiği halde köy gerçekçiliğiyle ilgili romanlar yazmadığı için yani edebiyat alanında yoldaşlarından farklı düşündüğü için eleştirilere maruz kalacaktır.Nitekim Orhan Kemal:  
 “Aylak Adam’ı okudum. O da güzel roman doğrusu… Oğlanın romancı dokusu var. Kumaş iyi kumaş… İşçilik güzel… Beliriyor… Ama romanın meselesi ne? Getirdiği yorum ne? Bir delikanlı var, geliri kıyak… Bir çevresi var… Baylan çevresi sanki… Ressamı var, şairi var,
kızı var, oğlanı var… Fındıklı apartmanları, Akademi züppeleri… Sanat, manat; aşk hepsi var… Ve oğlan aylak… Sevimli, hoş bir avare… Ama biraz filozof… Bunalan genç adamlar ve meyhaneler… Ve bu adam yaşıyor… Sevişiyor… Güzel… Romanın kapağını kapatınca bana vermek istediği, bana duyurmak zahmetine katlandığı mesaj ne?.. Kaypak bir mesajı var ama, bir roman için, hem de iyi bir roman için bu yetmez.’’demiştir.
Aylak Adam’da Yusuf Atılgan şuur akışı tekniği,1. ve 3.tekil kişi anlatımlar,mektup ve günce olmak üzere anlatımı renklendirecek her yolu deniyor ve kendine özgü bir tarz içinde dili kullanıyor
Yusuf Atılgan az ve öz yazan bir edebiyatçı belki de kıymet-i harbiyesini buna borçlu.Aylak Adam’ı intiharla bitirmeyi düşünmüş ama fazla dramatik olacağını düşünerek bundan vazgeçmiş .Romanın son cümlesi ise şöyle’’Sustu.Konuşmak gereksizdi.Bundan sonra kimseye ondan bahsetmeyecekti.Biliyordu anlamazlardı .
                                     

                                    ALINTILAR
"...Ne yamansınız dökme kalıplarınızla; bir şeyi onlara uydurmadan rahat edemezsiniz."
 (Syf.10)
''...Sonra insan kendinin değil, o yerin isteğine uygun yaşamaya başlardı.'

(Syf. 72)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder